29 Haziran 2018 Cuma

İntiharı Bile Bir Çeşit Performans Olan Adam | Stefan Zweig





Stefan Zweig, 28 Kasım 1881’de Viyana, Avusturya’da Ida Brettauer ile Moritz Zweig çiftinin çocuğu olarak dünyaya gelir. Varlıklı bir sanayici olan babasının zenginliği sayesinde iyi bir eğitim alır ve pek çok yabancı dil öğrenir. Daha lise yıllarındayken şiir yazmaya başlayan Zweig’in ilk şiirleri 1901 yılında Gümüş Teller adıyla yayımlanır.

Gazetelerde muhabirlik yapan Zweig, 1907 ile 1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan’ı kapsayan bir geziye çıkar. 1911 yılında ise New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko’yu ziyaret ettiği Amerika’ya yelken açar. 1914’te Émile Verhaeren’in yanına giden yazar, 1914 ile 1917 yıllarında Viyana’da gönüllü olarak memur olarak çalışır.



Savaş sona erdikten sonra Salzburg’a yerleşir ve 1920’de Frederike Von Winternit ile evlenir. Uzun yıllar boyunca Salzburg’da yaşayan Zweig, en verimli yıllarını da buradayken geçirir.
1928 yılında ise Lev Nikolayeviç Tolstoy’un 100. doğum yıl dönümü kutlamalarına katılmak için Sovyetler Birliği’ne gider. 1933 yılında kitapları Naziler tarafından yakılmaya başlar. Hatta aynı dönem evi silah zoruyla aranır. Yaşananların neticesinde ülkesini terk etmek zorunda kalan Zweig Londra’ya yerleşir.

1937 yılında eşinden ayrılır. Ardından Lotte Altman isimli kadınla Portekiz’e gider. Avusturya’nın Alman İmparatorluğu’na katılması üzerine İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaatta bulunur. Fakat Londra’da oturma vizesi alamaz, üstüne bir de Yabancı Düşman damgası yer.




Kısa süre sonra Brezilya’ya taşınır. Zweig, kaçarak geldiği bu son durakta tüm haber kanallarına, gerçeklere, olan biten her şeye kulaklarını kapatır. Ailesi ve geride bıraktığı geçmişi işgal altındadır. Zweig o zaman haberciler için, ‘ağızlarından kan akıyor’ tabirini kullanır. Umutsuzluk içindeki Zweig, en sevdiği yazarlar olan Goethe, Homeros ve Shakespeare’de teselli arar. Okumak için bir şeyler ararken, tesadüfen Montaigne’in “Denemeler” adlı eserine rast gelir. Ölüm karşısında özgür olmak isteyen Montaigne gibi Zweig da Nazilerden kurtuluş için tek çare olarak ölümü görür.





1942 yılının 14 Şubat’ında karı-koca Rio festivalini izlemeye giderler. Ama o gün gazetelerde manşet olan haberi görünce huzurları yeniden yok olur. Nazi güçleri Süveyş Kanalına doğru yönelmişlerdir ve Libya’ya doğru ilerliyorlardır. Stefan Zweig ve eşi festivali izlemeden apar topar Brezilya’daki evlerine dönerler. 22 Şubat 1942 sabahı, Zweigların yatak odalarının kapısı, öğleye kadar açılmaz. Bu durumdan şüphelenen hizmetçiler polise haber verirler. Yatak odasına giren polisler sırtüstü yatan Stefan ile elini onun göğsüne koymuş olan eşi Lotte’nin cansız bedenlerini bulurlar. Zweiglar “Veronal” adındaki ilaçtan içerek intihar etmişlerdir. Titizce düzenlenmiş masanın üstünde pulları bile yapıştırılmış olan veda mektupları durmaktadır…



Zweig’ın masasının üzerinde Petropolis Valisi’ne yazılmış şu mektup bulunur:

“Kendi isteğimle bilinçli olarak hayattan ayrılmadan önce, son bir görevi yerine getirmeye kendimi mecbur hissediyorum: Bana ve çalışmalarıma, böyle iyi ve konuksever bir şekilde kucak açan harikulade ülke Brezilya’ya içtenlikle teşekkür etmeliyim. Her geçen gün bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim çünkü benim lisanımın konuşulduğu dünyanın, bana göre mahvolmasından ve manevi yurdum Avrupa’nın kendi kendisini yok etmesinden sonra, hayatımı yeni baştan kurmayı daha fazla isteyebileceğim bir yer daha yoktu. Ama 60 yaşından sonra yeni baştan başlamak için özel güçlere ihtiyacım vardı. Benim gücüm ise uzun yıllar süren yurtsuz göçüm sırasında tükendi. Böylece, ruhsal çalışması her zaman en büyük sevinci; bireysel özgürlüğü dünyanın en büyük nimeti olan bu hayatı, zamanında ve dimdik sona erdirmek bana daha doğru görünüyor. Bütün dostlarımı selamlarım! Umarım, uzun gecenin ardından gelecek olan sabahın kızıllığını hala görebilirler! Ben, çok sabırsız olan ben, onların önünden gidiyorum.”


                                                          28 KASIM 1881 -  22 ŞUBAT 1942




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder